13 Aralık 2010 Pazartesi

...kaçamak...


Ne soğuk bir hafta sonuydu ama...
Cuma günü işe ulaşabilmenin taksiyle 5 dakika süren yolu 55 dakika sürünce...
Her zaman ki gibi kilitlenmiş trafiğin içinde bir tane bile boş taksi yokken,
Bir km yolu tepip kapısına yapışabildiğim ilk  taksiye kendimi dar attım...
Taksiciler de bir naz bir niyaz...
Sanki hayır kurumu,belediye zorlamışta taşımacılık yapıyor.
Oraya mı abla ya.
Orası tıkalıdır şimdi ya.
Zaten sırılsıklam ıslanmışsında,koltuklar rezil oldu da.
Sen o montunu çıkar iyice ıslatma koltuğu,araba sıcak bak önerileride eklenince...
Taksiciye saldırdım resmen...
Açtım ağzımı yumdum gözümü
Adam en son sen nerelisin kızım diye sordu...


İç çamaşarıma kadar ıslanmış bir halde ulaşabildim işe.
Hayır ben zaten nefret ediyorum her sabah bu işe gelmek zorunda oluşumdan, bir de böyle gereksiz bir mücadele...
Sınırlarımı zorluyor bazen hayat...
Bütün gün uçana kaçana sövdüm durdum.
Kaleme kağıda bardağa çanağa ona buna kendime...

Neyse işte...
Korkunç cuma gününün ardından, hem fiziki hem ruhsal yıpranışımdan olsa gerek, cumartesi sabahı yataktan kalkabilcek dahi mecalim yoktu. Hava hala buz gibiydi,kapkaranlıktı,yatağım ise sıcacık.
Ne yalan söyleyeyim çıkamadım yatağımdan, istemedi canım işe gitmek, aynı telaşa düşmek...
Hem zaten fena üşütmüş,aksırıp duruyordum da...
Bende ne yaptım
İzin verdim kendime...

Aradım işyerini gelemeyeceğimi bildirdim...
Yattım sıcacık yatağıma,yorganıma daha büyük bir aşkla sarıldım,yastığıma daha da bir gömüldüm...
Sıcacık bir uykuya daldım...

En güzel uyku...Kaçamak uyku...

Hiç yorum yok: