12 Eylül 2013 Perşembe

babam...

Yazmaya başlayıp, gözyaşlarım nedeniyle yarım kalan 100. gönderi bu...

bunu tamamlayabilir miyim bilmiyorum. O gücü kendimde bulabilir miyim?

Sen gideli 5 ay 14 gün oldu babam...
İçimde ki özlem ve boşluk hissi her geçen gün artıyor...
Zaman, ilaçtır dediler ama benim zehirim oldu...
Artık dayanamıyorum...
Olmadığına seni bir daha göremeyeceğime hala inanamıyorum...
Kabullenemiyorum...
Yazlığa her gidişimde seni görme ümidimi...
Annemlere her gidişimde koltukta oturduğunu görme ümidimi...
Hiç kaybetmiyorum...

Acım, özlemim, kırgınlığım, kızgınlığım her gün daha da büyüyor...
Bazen hiç kimseye tahammül edemiyorum...
Bütün bir gün boyunca ağzımı açıp konuşmak bile istemiyorum, bazen içim katılana kadar ağlıyorum bazen ağlamak istemiyorum...
Hala pijamana sarılıp yatıyorum, sen kokmuyorsun ama sanki sen oluyorsun...
Arada bir rüyama geliyorsun, seni öpmediğim rüyalar için kendimden nefret ediyorum...Oradaydı neden öpmedin onu diye...
Sana çok ihtiyacım var...

Sanma ki bir sıkıntım ,eksiğim var,

Herşeyim tastamam bir sen yoksun...

Yalnızca varlığına ihtiyacım var... kokuna, sesine, kahkahana, bana sarılmana, sohbetine, tartışmalarımıza, çocukluğunu anlatırken gözlerinde gördüğüm o çocuğa, mücadeleni anlatırken gözlerinde gördüğüm o kahramana, babanı anlatırken gözlerinde gördüğüm o kırılganlığa...

Sana ihtiyacım var.
İhtiyacımız var...

ahh be babam bu özlemle nasıl yaşanır ki...
bu acı nasıl taşınır
canım böylesine yandığında hep sana koştum ben...
acıtanı hep sana şikayet ettim
hep sana sığındım...

şimdi acım sensin...
ve sen yoksun!

6 Mayıs 2013 Pazartesi



Günaydın Babişkom...

Evet hala uykucuyum...
Hala her sabah işe geç kalıyorum...
Senin tabirinle 'geceleri yatmak bilmeyip,sabahları kalkmak bilmiyorum'...
Senin öğle yemeği saatinde ben hala kahvaltımı yapıyorum...

evet hala senin tam da aksine ben düzenli hayatı sevmiyorum...
Hala arabamı deli gibi kullanıyorum,hele bu aralar kafamda bozuk...
Ayağımı gazdan çekmiyorum...

Hala müziğin sesini sonuna kadar açıp,öyle dinliyorum...
Hala sevmediklerime deli gibi surat asıyorum...
Hala çikolatanın içine düşüyorum...

Annemin dolabını karıştırıp,onun en sevdiği bluzları izinsiz giyiyorum...

Ben değişmedim,hayat değişmedi...

Sen olmayınca da hayat devam ediyor işte...

ama kocaman bir eksikle...

Bugün kötüyüm gene...
Sabah gözümü senin özleminle açtım...
Herkese çatıyorum...

Önüme gelene sövüyorum...

Baya baya küfürbaz oldum sanki...Ve birazda acımasız...

Seninle konuşmaya ihtiyacım var, sesini duymaya ihtiyacım var...
Şöyle senin huzurlu göğsüne yaslanıp,nefeslenmeye ihtiyacım var...

Rüyama da gelmiyorsun kaç zamandır...
Her rüyama geldiğinde bir fırsatını bulup sımsıkı sarılıyorum sana...
Bari gel de orada sarılayım...

Annemin doğum gününü kutladık geçen pazar...
Yokluğunu hissettirmemek için çok çabaladık...
Olmadı tabi...
Olur mu?
Senin yerin doldurulur mu...

Karşı komşular senin yerine kapısında çiçekle uyandırdılar annemi...
Doğuş çok güzel bir kartla çiçek yolladı eve,senin hep yaptığın gibi...
Ben bütün sülaleyi toplayıp,polonezköy'de doğum günü organize ettim...
Oraya gitmeden ailecek yanına geldik...
Anneannem,teyzem,yengem,dayım,annem,ben,serkan...

Hala seni bir daha göremeyecek olmama inanamıyorum...
Sesini duyamayacak olmama...

Senin Fenerbahçe maçlarını izleyemeyecek olmana...
İzlediğimiz bütün dizileri eleştiremeyecek olmana...
Yazlıktaki her eğlence gecesinde eline mikrofonu alıp,dönülmez akşamın ufkundayız diye başlayamayacak olmana...
Bizi her pazar bıkmadan usanmadan gezdiremeyecek olmana...

Senin bu dünya'da olmadığına...
Nefes almadığına...

Çok özlüyorum babam...Çok...





26 Nisan 2013 Cuma

Babişkom...

Sen gideli...26 gün oldu...
31 yıldır ilk kez 26 gün boyunca duymadım sesini...
Naber nugu diye aramadın beni...
Telefonu kapatırken abartılı 'muuaahh' larımızı yapamadık...

31 yıldır ilk kez birini özlemenin ne demek olduğunu anladım...
Burnumun direği sızlıyor lafının gerçek olduğunu...
İnsanın ciğerine ateş düşebildiğini...
aklını kaybetmeye ne kadar yakın olduğunu...
Hepsini ama hepsini ve hatta daha nicesini şu 26 günde öğrendim...

Sensiz hayat devam ediyor maalesef...
vicdan azaplarıyla da olsa...
Yiyoruz,içiyoruz,geziyoruz,uyuyoruz ve hatta gülüyoruz...

Sık sık ziyaretine geliyoruz...İçimden de olsa seninle sohbet ediyorum...Umarım duyuyorsundur beni...
Hala eve ilk girişimde,senin koltuğuna bakıyor gözlerim...
Anlamsız bir umutla,seni orada görebilmeyi bekliyor...

Sanki bir yere gitmişsin gibi...
Sanki hiç beklemediğim bir anda dönecekmişsin gibi...

İnsan babasız olur mu be babişkom...Sırtını dayadığı dağ,başını yasladığı göğüs olmadan olur mu...

Annem çok kötü...Çok özlüyor seni...Onu hiçbir şeyle avutamıyoruz...En kötüsü de o...Biliyoruz senin yerini hiçbir şey dolduramaz...Hiç bir şey artık bizi tam anlamıyla mutlu edemez...Hiçbir şeye tam anlamıyla sevinemeyiz,eskisi gibi içten kahkahalar atamayız...

Ama yaşamaya mecburuz...Kaldığımız yerden devam etmeye mecburuz işte...Biliyorum sende bunu isterdin...Bizi hep çok güçlü görmek istemez miydin...

Bazen düşünüyorum da sen aslında gerçek olamayacak kadar kusursuz bir babaydın...Bize Allah'ın gönderdiği en büyük lütuftun...

Kendimce kıymetini hep bildim...ama sana hissetirebildim mi...İşte en büyük azabım o...Gece uykularımdan uyandıran o...Yediğim her lokmayı boğazıma dizen o...

Dün gece Fenerbahçe'n...Uefa kupası yarı final maçına çıktı...Nağmalup Benfica'yı evimizde 1-0 yendi...Keşke sende görebilseydin dün sarı kanarya nasıl mücadele etti...Keşke maç sonunda yine arayabilseydim seni...

Sen yine bana gel maçı beraber izleyelim deseydin de ben bu sefer,tribünle izlemek yerine eskisi gibi yine seninle izleseydim...

Eskisi gibi gole sevinirken birbirimizin gözüne parmaklarımızı soksaydık,sakatlansaydık...Koridor boyu koşup annemi kızdırsaydık...

Sen yoktun ya ben senin yerine de bağırdım dün,senin yerine de küfür ettim,senin yerine de tezahürat ettim,gol atınca senin yerine de sevindim...

Yani uzun lafın kısası
Seni çok özlüyorum babacım...kelimelerle anlatamayacağım kadar çok...








18 Nisan 2013 Perşembe

Babam...
Canım babam...
18 gün oldu...

Hayatımıza devam ediyoruz...
Ama hep bir yanımız eksik...
Her gülüşün içinde müthiş bir sızı da saklanıyor...
İnsan olmak, en büyük sınav...
Bu acıyla nasıl baş edebildiğimize bazen ben bile şaşırıyorum...
Özlemim her geçen gün artıyor...
Yokluğunun gerçekliği,her geçen gün daha dayanılmaz bir hal alıyor...
Hep seni düşünüyorum,tv izlerken,oyun oynarken,çalışırken,uyumadan önce,uyanır uyanmaz...
Sanki ben seni düşünmeyi bırakırsam,sen o gün gerçekten ölecekmişsin gibi geliyor...
Ben hep seni düşündükçe sanki sen hala benimleymişsin gibi geliyor...
Yalnız kaldığım her an,senden bir işaret arıyorum etrafta...
Hadi babacım,gel bak kimse yok diyorum...Gel sarıl bana kimseye söylemem söz diyorum...
Arıyorum arıyorum...bulamıyorum...
Bekliyorum bekliyorum...gelmiyorsun...

Sonra aniden sanki biri ciğerlerime,kor demirle saldırmış gibi,canım yanıyor...
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum...

Belki diyorum...yine ağlamama dayanamaz...gelir...

Gelmiyorsun...

Çok özlüyorum babam...
Burnumun direği sızlıyor...O toprağı kazıp,sıkı sıkı sarılmak istiyorum sana,bana bir defacık sarıl istiyorum...
Geçicek bu acı kızım de...
Kavuşucaz de...

Bişey de bana babam...
Nolur dayanabilmem için bişey de...


Babacım...

Sen gideli 12 gün oldu bile...
Yaram hala taptaze...
Bir gülüş,bir anı,bir ceket,bir mendil,bir kumanda...
aniden kanatıyor yaramı...

Sen ölene kadar hiç yanmamış benim canım...
Hiç gerçekten üzülmemişim...
Akıttığım her damla göz yaşı boşunaymış...
Şımarıklıkmış...

Şimdi acıyan canım,akan gözyaşlarım...
Öyle gerçek ve öyle dayanılmaz...

Yeni yeni resimlerine bakabilmeye başladım,dün gece annem uyuduktan sonra bilgisayarında videolarını izledim...O gülüşünü bir kez daha görebilmek için sahip olduğum her şeyden vazgeçebilirim...

Ardından yazdığım ilk mektuptan sonra rüyama girdin,dileğim de ki gibi başımı göğsüne yasladın,sımsıkı sarıldın...Kokunu doya doya içime çektim...

Sağlıklıydın...Dilek apartmanında gördüm ikimizi...O capcanlı,dimdik hep neşeli halinle...

Sen hastayken en çok senin o hallerini hatırlayamayacak olmamdan korkuyordum...Sen öldüğünde en çok yalnızca kefenli halini hatırlamaktan korkuyordum...

ama sen bütün korkularımı bilmişsin gibi...

en genç en yakışıklı en sağlıklı en neşeli ve en inatçı halinle girdin rüyama...

Hastalandığından beri hasret kaldığım o sımsıkı sarılmanla...

Çok özlüyorum babacım seni...Bazen dayanamayacak gibi oluyorum...






8 Nisan 2013 Pazartesi

babam...

Ve gittin...
İçimi bomboş bırakarak...
Kolumu kanadımı kırarak...
Ciğerime bir yangın bırakarak...
Aldığım her nefesi haram saydırarak...
İçtiğim her yudumu boğazımda düğümleyerek...

Çok özledim be babam...
Şimdiden çok özledim...
Öyle çok acıyor ki canım...
Başımı göğsüne yaslamadan dinmeyecek...
Sen saçımı okşamadan bitmeyecek...
Yerini hiçbirşey doldurmayacak...

Bize herşeyi öğrettin de,
Sensiz nasıl yaşarız öğretmedin...
Öğretmeden terk edip gittin...

Elimden gelmedi babam...
Gelseydi eğer Allah şahidim ki verirdim canımı...
Göğsümü parçalar ciğerimi,yüreğimi verirdim sana...

Gittiğinde bile hasrettim sana...
Öpemeden,sarılamadan,koklayamadan gittin...
Son kez gözüme bile bakamadan gittin...
Ayaklarının altını öpemeden gittin...

Cenazeni görebilseydin keşke...
Öyle kalabalıktı ki...
Tam senin istediğin gibi...
Herkes geldi...
Konya'dan,Ankara'dan,İzmit'ten,Tekirdağ'dan...
Herkes geldi...
Herkes ardından gözyaşı döktü...

Herkes bize 'biz varız' dedi...
Dedi demesine de sen yoksun ki babam...
Öyle çaresizim ki...

Kabristana geliyoruz her gün...
Her Allah'ın günü o toprağı tırnaklarımla kazıyıp,seni çıkarmak istiyorum...
Seni de alıp evimize gitmek istiyorum...
O eve girmek,o kapıdan kafamı içeri soktuğumda koltuğunu boş görmek...
Bu nasıl bir acı anlatmak mümkün değil...
Tarifi yok...

Belki biraz kor kömür yutmak...
Belki canlı canlı organlarını parçalamak...
Öyle bir acı işte...
Dinmiyor...
Bitmiyor...

Herkes zaman diyor...
Zamanla küllenecek diyor...
Ama ben her sabah daha büyük bir acıyla uyanıyorum...,
Her sabah mideme oturan sancılarla uyanıyorum...
Her sabah gerçek olduğuyla tekrar tekrar yüzleşiyorum...

Pişmanlıklarla doluyum...
Vizcan azabları kemiriyor ciğerimi...
İyi bir evlat olabildim mi...

Ömrünü bize adamış bir adamın kızına yakışır yaşadım mı...





22 Şubat 2013 Cuma

babam...



Babam...

seninle uzun uzun oturup konuşamayalı ne kadar çok zaman oldu...kim bilir?
sen şimdi yine hastane yatağındasın,uyur uyanık...
halsiz,yorgun...
bazen sen uyurken seni izliyorum...
ve fark ediyorum ki...
kaç yaşıma gelirsem geleyim...
huzur bulduğum tek yer...
senin yanın...

hala dünyanın en güvenli yeri,senin kolların...

sarılamıyorum sana uzunca bir süredir...
beni sarıp sarmaladığın güçlü kollarını hissedemiyorum...

çok zor be babam...
bunu kabullenmek öyle zor ki...

santimlerce uzağımda yatarken,sana dokunamamak öyle zor ki...

büyüdük artık...
o hiç büyümez sandığın kızın bile büyüdü işte...
uslanmaz,akıllanmaz sandığın...
dik başlı,inatçı,asi,hoyrat kızın büyüdü...

ama hala öyle ihtiyacım var ki sana...
hatta asıl şimdi ihtiyacım var babam...

çünkü herşeyi bildiğimi sandığım yaşlarım geçti...artık aslında hiçbirşey bilmediğimin farkındayım...
okumakla,izlemekle görmekle öğrenilmediğini öğrendim,senin deneyimlerine güvenebileceğimi bildiğim yaşlarımdayım...
dünyayı ve herkesi değiştirme çabam bitti,herşeyi herkesi olduğu gibi kabul etme yaşlarımdayım...
gençlik,ergenlik sırlarım bitti...en büyük hatanın bile telafisinin olduğunu öğrendiğim yaşlarımdayım...
ne hata yaparsam yapayım,beni tek affedecek,tek sahiplenecek ve benden tek vazgeçmeyecek insanların siz olduğunuzu anladığım yaşlarımdayım.
okulda,dershanede,mahallede,yazlıkta orada burada bulduğum arkadaşların hepsinden günün birinde vazgeçebileceğimi ama sizden asla vazgeçemeyeceğimi öğrendiğim yaşlarımdayım...
belki hiç anlamadığım kadar değerinizi anladığım yaşlarımdayım...