24 Haziran 2011 Cuma

Acemi Piknikçiler...


Güzel bir hafta sonu geçirdim sevgili ve dostlarla...
Çok iyi geldi bünyeye...
Biz millet olarak seviyoruz canım çayırı çimeni...
Hele şimdi güneşde eşlik ediyor ya insana...
Ohh en güzeli...

Pazar günü toplandık hadi dedik piknik yapalım...
Ama öyle eti gelsin mangalı gelsin salatası gelsin bi yer olmasın...
Mangalımızı kendimiz yakalım,salatamızı kendimiz yapalım...
Kalktık Polonezköy'e gittik...

Acemi piknikçiler şeklindeydik o ayrı...
Etrafa bakındık millet minibüslerle falan gelmiş...
Hamaklar,minderler,okeyler,kağıtlar,toplar falan...
Biz gidip bi futbol topu alıp,etleri,malzemeleri toplayıp gelmişiz...

Polonezköy mahşer yeri gibiydi,tıklım tıklım...
Milletimin pikniği gelmiş besbelli...
Bizde saatlerce dolaştıktan sonra bir tesisin en köşesinde...
En kötü zemininde bir yer bulup sığışabildik neticede...

Açtık mutlu mutlu erkekler etti mangaldı uğraşırken...
Biz kızlar salataya giriştik,sonra kaşarlı mantarları hazırladık ızgara için...
Patlıcanları közlettik bi de patlıcan salatası yaptık ya misss...
Kilolarca et alan,daha yolda arabada etleri paylaşamayan biz açgözlüler ordusu...
Mangal dumanından mıdır nedir...
İki üç et parçasıyla tıkandık...
Herkesde bir kibarlık birbirine servis ediyor etleri...
Ben yiyemeceğim demeye utandığından elbette...

Neyse işte harala gürele bitti yemek faslımız...
İşte o andan itibaren daha da bi fena acemi piknikçi hallerimiz...
Eee naapsak naapsak...
İçimizden biri akıl etmişde yere sermek için bi örtü alıvermiş sağolsun...
Serdik örtümüzü yamuk yumuk zemine...
Sığıştıkmı 6 kişi 2 kişilik yere...
Dipdibe...
İtiş kakış...
Kıkır kıkır...

Sonra dedik hadi top oynayalım...
Ahh nerdeeee...
Gidip almışız en sertinden bir futbol topu...
Biz kızlar ayakla vursak olmuyor,voleybol zaten oynanmıyor...
Bizden sıkılan erkek milleti topunu alıp ufak ufak uzaklaştımı yanımızdan...
Baktık bi kale buluvermişler şut mut atıyolar...
E durur muyuz biz gittik bıdı bıdı dır dır...
Her türlü kadınsal yakınmalarımızı yapıp...
Zavallı erkekleri bezdirip,yandaki piknikçilerle topları değiştirip...
Başladık voleybol oynamaya...

Ahh sevgili bilog...
Meğer ne kadar da yaşlanmışız ve sigara bizi ne kadar da perişan etmiş...
Top kaçmayagörsün kimse üzerine alınıp topun peşinden gitmiyor...
Top biraz ortaya düşsün kimse kılını kıpırdatmıyor...

Uzun lafın kısası...
Çok eğlendik biz aslında bu acemi piknikçi hallerimize rağmen...
Ama bu işte ustalaşmak geek onu anladık...
Bakalım bu pazarda var bir aktivite...
Kimbilir...
Belki bu sefer...
Becerebiliriz.....

23 Haziran 2011 Perşembe

100 gerçek mimi...

 

 

Sevgili Deep mimlemiş beni çok da keyifli bir mim her zaman ki gibi,kendimi pek mühim hissettirdi adeta röportaj veren bir pop star gibi =)))

1. last beverage: form çayı :)
2. last phone call: sevgiliyle günün 12356356. konuşması :) 
3. last text message: sevgiliye günaydın mesajı
4. last song you listened to: Patti Smith - Pastime Paradise
5. last time you cried : 2 yıl sonra ilk kez dün gece babam için.
HAVE YOU EVER:
6. dated someone twice: evet
7. been cheated on:  hayır
8. kissed someone & regretted it: hayır.
9. lost someone special: hayır.
10. been depressed: hayır.
11. been drunk and threw up: evet.

LIST THREE FAVORITE COLORS:
12. siyah.
13. beyaz.
14. mavi.

THIS YEAR HAVE YOU: (2011)
15. Made a new friend: evet.
16. Fallen out of love: hayır
17. Laughed until you cried: evet.
18. Met someone who changed you: hayır
19. Found out who your true friends were: hayır.
20. Found out someone was talking about you: vardır mutlaka.
21. Kissed anyone on your friend's list: hayır.
22. How many people on your friends list do you know in real life: 1.
23. How many kids do you want to have: 3.
24. Do you have any pets: yok.
25. Do you want to change your name: hayır.
26. What did you do for your last birthday: arkadaşlarımla sortie de kutlaama.
27. What time did you wake up today: 09:15.
28. What were you doing at midnight last night: hmmm evde aile saadeti.
29. Name something you CANNOT wait for: hiçbişi.
30. Last time you saw your Mother: dün gece.
31. What is one thing you wish you could change about your life?: babamın sağlıklı olması
32. What are you listening to right now: metallica-nothing else matters.
33. Have you ever talked to a person named Tom: hatırlamıyorum.
34. What's getting on your nerves right now: her an herşey olabilir.
35. Most visited webpage: facebook.
36. Whats your real name: D---- :)
37. Nicknames: cennebazz.
38. Relationship Status: müzmin nişanlı :)
39. Zodiac sign: ikizler.
40. Male or female?: kadın.
41. Elementary?: İstanbul.
42. Middle School: İstanbul.
43. High school/College: İstanbul.
44. Hair colour: kumral
45. Long or short: uzun
46. Height: 169
47. Do you have a crush on someone?: hayır.
48: What do you like about yourself?: kaynaşık.
49. Piercings: yok.
50. Tattoos: yok..

FIRSTS :
52. First injury: 1,5 2 yaşında akvaryumun içine dalıp,akvaryumla birlikte hoopp yere =)).
53. First piercing: yok.
54. First best friends: erdem.
55. First sport you joined: yüzme
56. First vacation: 40 günlükken Akçakoca seyehatimiz :)
58. First pair of trainers: hatırlamıyorum.

RIGHT NOW
59. Eating: böğürtlen karadut magnum.
60. Drinking: su.
61. I'm about to: çalışmaya başlamak üzereyim.
62. Listening to: joy fm
63. Waiting on: hiç.

YOUR FUTURE
64. Want kids? evvveeetttt.
65. Get Married ? evvvveeeettt.
66. Career? olada bilir olmaya da bilir .

WHICH IS BETTER :
67. Lips or eyes: gözler.
68. Hugs or kisses: sarılmak elbette.
69. Shorter or taller: uzunu.
70. Older or Younger: genci.
71. Romantic or spontaneous: spontan.
72. Nice stomach or nice arms: tabi ki nice stomach.
73. Sensitive or loud: duyarlı.
74. Hook-up or relationship: ikincisi.
75. Trouble maker or hesitant: almiim ben ikisinide.

HAVE YOU EVER :
76. Kissed a stranger: hayır77. Drank hard liquor: evet ABSENT :)
78. Lost glasses/contacts: kullanmıyorum
79. Sex on first date: hayır.
80. Broken someone's heart: kesin yapmışımdır.
81. Had your own heart broken: evet.
82. Been arrested: evet üniversitede siyasal olaylar neticesinde :)
83. Turned someone down: evet.
84. Cried when someone died: evet.
85. Fallen for a friend?: evet.
DO YOU BELIEVE IN:
86. Yourself: evet.
87. Miracles: evet.
88. Love at first sight?: hayır.
89. Heaven: evet.
90. Santa Claus: hayır.
91. Kiss on the first date: evet.
92. Angels: evet

ANSWER TRUTHFULLY:

94. Had more than 1 girlfriend/boyfriend at a time: hayır.
95. Did you sing today?: hayır.
96. Ever cheated on somebody?: hayır.
97. If you could go back in time, how far would you go?: kimse tutamaz beni :)
98. If you could pick a day from last year and relive it, what would it be?: 14 şubat.
99. Are you afraid of falling in love?: hayır.
100. Posting this as 100 truths?: evet.
Benimde mimlediklerim ;
ribel,emel,mia,kiraz çekirdeği,nino,cyk ve mimlenmemiş tüm blog arkadaşları...
hürmetler D.D.Y

16 Haziran 2011 Perşembe

Çilekli Mim...

Şu sıkıntılı günlerde çok keyifli bir mim çıktı karşıma,beni alıp çocukluğuma götüren...Tarladan meyve çalabilme şansına sahip olamasamda hiç,bizde kendi çapımızda diğer apartmanların bahçelerinde ki ağaçlardan meyve hırsızlığı yaptık bolca...Adrenalin tavana vurana dek...Hatta öyle de bir anım vardır ki meyve çalarken başıma gelen...O da ayrı post konusu olsun :))

O halde şimdi;

Beni mimlemeyi hiç unutmayan sevgili blog dostu Deep'e teşekkür edip cevaplayalım bakalım mim i...

Hmm bir de bu arada  bu mimin fotoğrafı, pastacı olduğum zamanlarda yaptığım ÇİLEK KIZ pastası olsun istedim...
 
 
 
 
ÇALINMIŞ ÇİLEKLER

Herkes iyi insanları sever ve çoğumuz hayatlarımızı iyi insanlar olarak yaşamaya çalışırız. O zaman neden dünya yüzünde bu kadar iyi olan insan sayısı azdır? Ne kadar gayret ederseniz edin, öyle günler öyle zayıflık anları vardır ki kötü olmak insana iyi olmaktan daha iyi gelir. İster otoyolda hızlı araba sürmek olsun, ister kopya çekmek ya da ofisten bir kutu kalem "araklamak"... Hepimizin gurur duyamayacağı hareketleri vardır. Gerçekten iyi bir insan olmanın yolu kişiliğimizdeki kötü yanları kabullenmek ve omuzumuzdaki şeytan kulağımıza fısıldarken azize gibi davranmamak ve mükemmel olmadığımızı bilmektir. Hepimiz zaman zaman baştan çıkarız. Ama şimdiki senaryoya da yakalanabilirsiniz.

1- Şehir dışında bir yürüyüşte nefis çileklerle dolu bir tarlaya geldiniz. Mideniz guruldamaya başladı ve etrafta kimsecikler yok. Siz ve bedeva öğle yemeği arasında sadece bir çit var. Çitin yüksekliği ne kadar?

2- Bahçeye girdiniz ve çilekleri yemeye başladınız. Kaç tane çilek yediniz?

3- Birden çileklerini çalmakta olduğunuz çiftçi ortaya çıktı ve size bağırmaya başladı. Kendinizi savunmak için neler derdiniz?

4- Tüm olan biteni bir kenara bırakıp söyleyin, çileklerin tadı nasıldı? Ve çilek çalma maceranız sona erdikten sonra kendinizi nasıl hissettiniz?


Cennebazz'ın yanıtları:

1. 50 cm'i geçmemeli,yoksa üşenir vazgeçebilirim tarlaya girmeye...
2. 15 falan anca yerim heralde.Meyve beni daha çok acıktırıyorda...
3. Kusura bakmayın amcacım ama çok fenalaşmıştım,korkarım şekerim düştü,bayılabilirdim bunları yemeseydim hem ayrıca ben bu tarlanın özel birine ait olduğunuda anlamamıştım,insan bi köşesine özel mülktür yemeyin falan yazar di mi ama...bilen var bilmeyen var...hem ne olmuş ki 10 tane çilek için bu kadar bağırıyosunuz,insanız bizde yani neticede...sizde bi gün bizim tarlaya gelir ordan yersiniz ödeşiriz...öperim ellerinden amcacım...bizim tarlayada bekleriz...anneye selamlar...

4.Hmm tarladan çilek yemekte ayrı zevkmiş,nefisti tek kelimeyle...Ahh pek eğlendim yaa tıpkı çocukluğumda ki gibi...Ama amcaya da yalan söyledik bizim tarlaya bekleriz diye...Bizim tarlamız yok ki =))))

Hadi siz de yanıtlayın.

Mimlediklerim:

ribel,mia,burcu,nino,emel,kiraz çekirdeği,rosemary ve elbette yanıtlamak isteyen tüm blogger lar tarafımdan mimlenmiştir...

Sevgiler,saygılar !!!

D.D.Y

15 Haziran 2011 Çarşamba

Ben küçükken.....


Birikmiş mimlerim var sevgili bilog...
Ve elbette her zaman olduğu gibi birikmiş işlerim...
Artık bu acı gerçekle yüzleşme vaktim geldi sanırım...
Tamam kabul ediyorum...
Ben tembelin tekiyim...!

Şimdi mimler neydi sırayla kısa kısa cevaplayalım bakalım...

İlk mim sevgili Mia!cığımın mimi...
Ben küçükken ............ sanırdım...

Sevgili bilog bu zat ı muhterem yazarın çocukluğundan beri hayalperest olduğundan olsa gerek henüz 4 yaşından itibaren özellikle Dünya ve Yaşam üzerine birbirinden ilginç tespitlerde bulundu ki sorma gitsin...

Henüz 4 yaşındayken anneannemin kucağına oturup,

"Bizi kim rüyasında görüyor acaba" diye sormuştum :))Şaşkınlıktan bayılmaya hazırlanan anneannemin yardımına dedeciğim koşmuş beni kucağına almış ve kendince gerçeği açıklamaya çalışmıştı...

Çünkü ben küçükken yaşadığımız hayatın bir insanın gördüğü rüya olduğunu sanıyordum...
Sonrasında da rüya kahramanları olmadığımıza dedem beni ikna ettikten sonra bu kez de bir çocuğun oyuncağı olduğumuzu sanmıştım...Bizimle oynadığını düşünüyordum tıpkı benim oyuncaklarımla kurduğum hayatlar gibi :))

Hele bir de yağmur ve karla ilgili bir tespitim vardı ki...Ne siz sorun ne ben söyleyeyim...Tövbe Tövbe...Allah affetsin...

Sonra annemle ilgili olarak...Gözümün içine bak doğruyu söyle eğer yalan söylersen ben gözlerinden okurum dediğinde...Gerçekten okuyacağını ve hatta okuma yazma öğrendiğimde bende herkesin gözünden okuyabileceğimi sanıyordum...

hee bi de babamı fenerbahçeli bir futbolcu sanıyordum =))o zamanlar halı sahada maç yapmaya gidiyorlarmış meğerse arkadaşlarıyla ama fb forması giyiyordu şekerim benim ne suçum var :))

Hafızamda kalanlar bunlar işte...

Çocuk olmak...
O düz mantığa yeniden sahip olmak...
İnanılmaz olmaz mıydı gerçekten...

13 Haziran 2011 Pazartesi

Söyleyemediklerimiz olur bazen...


Moralim bozuldu yine...
Hemde çok fena...

Pazar günü bulutların arasından kendini göstermeye çabalayan güneş bile gülümsetemedi yüzümü...
Sevgili biraz yüzümü güldürebilmek için türlü planlar yaptı...
Akşamın yedisinden sonra aldı beni Anadolu Kavağına götürdü...
Denizin kenarında bir masa ayarlayıp,karşıma değil hemen yamacıma oturdu...
Birlikte balıklara ekmek attık...
Hep güldürmeye çalıştı beni...
Her daldığımda daha bir sıkı sarılıp,daldın yine demekle yetindi...
Çok üzerime gelmedi ama çok da başıboş bırakmadı kafamdaki düşünceleri...

Ama....

Ahh sevgilim...

Dün söyleyemedim sana ama...
Aslında hiç de iyi gelmedi Anadolu Kavağı bana...
Biz küçükken pazar günleri götürürdü babam bizi...
Onlar annemle elele yürürken,biz kardeşimle önlerinde koştururduk heyecanla...
Waffle yemenin heyecanıyla,bir çırpıda bitirirdik ardı arkası bitmeyen lokmaları...
Babam hep neşeli...
Annem hep endişeli...
Terlediniz,üşüdünüz,düşersiniz,dikkat edin...
Ama dördümüzde doyasıya mutlu...
Canım babam nasılda sever bizimle birlikte olmayı...

Dün onu hastanede kolunda serum,yüzünde kemoterapinin bitkinliği ile bırakıp,Anadolu Kavağı'na gitmek...
İnan bana...

Hayatımda ki en zor günlerden biri oldu aslında...

Oysa...
Sırf beni mutlu edebilmekti çaban...

10 Haziran 2011 Cuma

Hissiyat...

Geçmişinizle hesaplarınızı kapatamadığınız oldu mu hiç...
Hırçınlaştığınız her anda...
En büyük düşman bellediğiniz bir geçmişiniz...

Bugün farkettim ; çalışırken mütemadiyen müzik çalar,ve ben elbette her birini pür dikkat dinlemem...Çoğu zaman çalan şarkının farkında bile olmam...
Ama bugün türkçe müzik dinlerken özellikle...
Birde baktım ki geçmişiyle çatışan tüm şarkılar,kulağımda çınlıyor adeta,şarkı beynimin içinde büyük bir tur attıktan sonra,kare kare önüme diziliyor kapanmamış tüm hesaplar...

Şaşkınım...

Ve şu an ki hissiyat...
budur...

Düşülesi notlar...

Sevgili blog...

Şu hayatın çok hızlı aktığı yakınmalarımdan ben bile sıkıldım kim bilir sen ne haldesin...Ama sanırım bende bir sorun var,ben yetişemiyorum,yetiştiremiyorum...Öyle hayranım ki şu kariyer sahibi annelere...Nasıl oluyorda herşeye yetişebiliyorlar...Anlam vermek zor...
Bu sıralar hayatımda bir telaş bir koşturma sorma gitsin...Ama akşam olup yatağa yatınca ben ne yaptım diye sorduğumda bir de bakıyorum ki koca bir hiç...
Eee onca vakit ne ara geçti peki?
Annem,babam ve kardeşim yıllar sonra aynı evde kalıyoruz...Çok enteresan...Annem kendi evini tadilat yaptırmak isteyince,yahu şu banyoyu bi değiştirelim diye başlayıp,bütün evi baştan aşağı yıktırınca,benim yanıma taşınmaları farz oldu...Benim evimde şimdi koca bir aile...Duvarlarım bile şaşırmıştır bu yeni kalabalığa...

Yıllar sonra ilk kez dün akşam dışarı çıkmak için yine babamdan izin aldım...Kendimi pek bir teenage hissettirdi.Pek hoş...
Annemle birlikte benim mutfağımda yemek yaptık...Keyifli bir deneyim...Onun mutfağında ben hep acemilik çekerken,o usta ben yamakken...Dün işler tam tersiydi...Kendimi pek profösyonel hissettirdi.O daha da hoş...
Sabah çalan alarm yerine fısıltılı konuşmalar neticesinde uyandım...Evim yaşıyor hissi yarattı o en hoşu...
Sabah kardeşimle banyo yarışına giriştik o pek hoş olmadı işte :)))

Bakalım ilk günümüz pek keyifli geçti...
Dilerim bir ay boyunca aynı keyifle geçinir gideriz...

6 Haziran 2011 Pazartesi

İhmal etmiyorum seni merak etme sevgili bilog...Şu aralar 24 saat yetmiyor o kadar...

3 Haziran 2011 Cuma

Mim...Vol.686935 diyordum ki...



Tatilden döner dönmez büyük bir iş yüküyle karşılanınca insan,bir hafta kadar kendine gelemiyor elbette...Belki de o rehaveti üzerimizden atamadığımızdandır kim bilir?
Bende daha yeni yeni kendime ve elbette bloga zaman ayırabilmeye başladım,şehir gürültüsüne,telaşına trafiğine adapte olduktan sonra arkası çorap söküğü gibi geliyor ne de olsa...

Ben gittikten sonra sevgili Mia mimlemiş beni...

Mim konusu:

Ben küçükken...... sanırdım...

Zamanlama harika olmuş gerçekten çünkü bu hafta benim doğum günümün olduğu hafta...1 haziran 1982 doğumlu ben bu yıl yirmili yaşlara veda etmeye hazırlanıyorum...Oldukça etkiledi beni ne yalan söyleyeyim...Yirmili yaşlarımın bitecek olması enteresan bir şekilde bende geç kalmışlık hissi uyandırdı...Sanki gençliğime veda ediyorum,artık orta yaşlı bir insan oluyorum ve zavallı gençliğimi de harap bitap edip ardımda bırakıyorum gibi bir hissiyat...Geriye dönüp düşünüyorum sık sık...29 yılı nasıl yaşadın ey! fani diye...
Ve bir de bakıyorum ki elle tutulur tek bir şey yok ortada...
Okumuşum yalnızca,elimden geldiğince eğitmişim biraz da kendimi...Dostlar edinmişim ama bolca,bir iş sahibi olabilmişim ama hala evli ve çocuklu olmayı başaramamışım...
Anneme bakıyorum da benim yaşımda iki çocuk sahibi bir kadındı kendisi,hemde çocuklarından biri 9 biri 4 yaşında...Bense bir kediyi bile beslemeyi başaramayıp,hayvanı firar ettirmiş bir genç bozması...

Kızıyorum bunları düşündükçe kendime,yeni düzene,sisteme belki biraz da talihime...Anne olmuş olmalıydım ben artık...Hayatımın sonuna kadar birlikte yaşayacağım adamı, kesin ve gönül rahatlığıyla seçmiş olmalıydım ve her gece onunla uyumalı her sabaha onunla başlamalıydım... Anneler gününde ben de bir çiçek almalı,babalar gününde eşime çocuklarımla süprizler hazırlamalıydım...Çocukları uyutup,şöyle loş bir ışıkta ılık ılık çalan en romantik şarkılarla eşimle şarap içebilmenin hazzını yaşamış olmalıydım...Bende tüm kadınlar gibi "yetişemiyorum anacım" tarzı cümleler kuruyor olmalıydım...Hafif modern bir Türk kadını olmalıydım...Ne biliyim şöyle çocukları öğle uykusuna yatırıp,elime en sevdiğim kitabı alıp,her an uyanacaklar telaşı içinde bi nefeste kitap okumaya falan çalışmalıydım...Canım babamın kucağında torunlarıyla oynarken onun gözünde parlayan o ışıkları görüp,dünyanın en mutlu evladı olmalıydım...

Şimdi bakıyorum da kendime...Hep başarılı saydığım şahsiyetimin gerçek başarılardan ne kadar da uzak kaldığını görür gibiyim...Üniversiteyi kazanıp,bitirmeyi başarmış olabilirim,iş hayatına atılıp üst düzey yönetici vasfını da kazanmış olabilirim,kendi evimin sahibi olmuş,tek başıma bir hayat kurmuş gönlümce yaşayabilmeyi de başarmış olabilirim...
Ama anne ve babasına hala bir torun verebilmeyi başaramamış,hayatını gerçek bir düzene oturtamamış,sol tarafı annelik,ev hanımlığı falan derdindeyken, sağ tarafı şehirli modern kadın olmalıyım havalarından arınamamış,kendi içinde yaşadığı bu ikilem neticesinde hayatına giren tüm erkekleri serseme çevirmeyi oldukça iyi başarmış...Gel gitlerinden yorulmamış,burnunun dikine gitmekten asla vazgeçememiş, anne sözü falan dinlemeyi hala öğrenememiş, bu benim hayatım kardeşim triplerinden kendini sıyıramamış ve dolayısıyla da vicdanıyla bir türlü barışamamış bir kişiliğim...

E napıyim...

Ben böyleyim :)))

ps.  mia'cım bu iç hesaplaşma süreci sonrasında mim yanıtım maalesef yarına kaldı=)beni mazur görmeni diler herkese selamlar ederim efenim =))

Döndüm...


Sevgili Blog...

Sıcacık Antalya'yı Rus'lara bırakıp,memleketim İstanbul'a döndüm...İnsanoğlu konfora çok çabuk alışıyor...Mütemadiyen elinin altında hazır yemek,dondurma,içecek bulma,bütün bir gün boyunca elinde en sevdiğin kitabın ile içini ısıtan güneşin altında kah yüzüstü kah sırtüstü güneşlenip,güneşlenirken canın istedi mi kitabı usulca kenara kaldırıp,şöyle bir kestirebilme lüksü paha biçilemez gerçekten...O kısacık 5 günlük tatil 360 gün çalışmasının mükafatı oluyor işte şu zavallı bedene...

Tatil anılarımı not düşmek istedim buraya...

Çünkü yaklaşık 12 yıldan sonra ilk kez ailemle tatil yaptım...Annem,babam ve canım kardeşimle birlikte, çekirdek ailemle birlikte...

Enteresan bir çok duygu yaşadım...

Benim endişelerim ve tereddütlerim vardı aslında...Çünkü ben ailemi çok seviyorda olsam,yalnız yaşamanın vermiş olduğu dinginlik hissiyatı,bende zaman zaman yalnız kalma ihtiyacına sebep oluyor...Belki de yaradılışım böyledir kim bilir...

Ama bu yıl canım babam bizden asla geri çeviremeyeceğimiz bir dilekde bulununca,dördümüz tatil yapmaya karar verdik...Malum babam kanser hastası,tedavisi olumlu sonuçlar veriyor da olsa...İçinde ve içimizde hep zamansız vedalaşma korkusu taşıyoruz...Babam da bu sebepten olmalı ki bu tatilde kimsecikleri istemedi yanında,kısacık da olsa bir haftayı yavruları ve biricik eşiyle dolu dolu geçirmek istedi...

Öyle de geçirdik...

Antalya'ya ben çok küçükken henüz yazlık almamışken,her yaz gider 15 gün tatil yapardık...Sonrasında yazlığımızı aldıktan sonra kardeşimle ben yazlık arkadaşlarımızdan vazgeçemediğimiz için yazları yazlıkta geçirmek istedik.Sonrasında üniversiteye başladıktan sonra da zaten birlikte tatil yapmak yerine arkadaşlarımızla tatili tercih ettik,anneciğimle babacığımda sonu gelmez balayı tatillerine giriştiler...

Yıllar sonra...

Bu kısacık tatil...Öyle iyi geldi ki hepimize...Son yıllarda geçirdiğim en huzurlu günlerdi kesinlikle...Ailenin yanında olmasının verdiği sonsuz güven hissi...

Kardeşimle ben aynı odayı paylaştık...Geceleri balkona çıkıp,saatlerce sohbet ettik...En son kaç yıl önce başbaşa bu kadar sohbet etmiştik kim bilir?
Sabahları uyanır uyanmaz,kardeşimin yanına uzanıp,onun kokusunu içime çekerek uyuklamayalı kaç yıl olmuştu kim bilir?
Dördümüz 7 gün 24 saat birlikte olmayalı ne kadar olmuştur...
Babamın bizden iyi langırt oynayabileceğini düşünmemiştim hiç...
Annemle bu kadar da iyi anlaştığımı da bilmiyordum sanırım...

Uzun lafın kısası...

İyi ki de gitmişiz birlikte o tatile,Side merkezde dolaşırken zaman zaman 5 yaşındaki ben önümde heyacan içinde koşturuyordu sanki...
Gördüm onu gerçekten...
Ve hissettim yıllar sonra...

O bastıralamaz coşkuyu...