23 Ekim 2010 Cumartesi

...anlam,mana,mania,meal...




sonbahar geldi ya hani...
yapraklar dökülmeye...
soğuk rüzgarlar esmeyede başladı...
beklenmedik zamanlarda yağmurlar yağmaya başladı...
trençkotlar çıktı kaldırıldıkları yerlerden...
çizmeler ayağa geçti bile...

yani genelde optimist bi tipimdir ya ben...
bulurum mutlaka her talihsizliğin içinde eğlenecek gülecek bişeyler...
diyorum ki şu mevsim değişikliklerinde de bulabilsem...
mesela sonbaharı keyifli hale getirebilsem...
cebimde kendi güneşimle gezsem...

düşünüyorum düşünüyorum yok...

ilkbaharda tomurcuk açan bi ağaç,
duvarlardan filiz vermiş bir çiçek,
sana özlemle göz kırpan bir güneş,
ışıl ışıl parlayan masmavi bir deniz,
yeni doğmuş bir kedi yavrusu,

hepsi sana işte bak hayat var derken,yaşamayı simgelerken

sonbaharda dökülen yapraklar,
sadece dalları kalmış bir ağaç,
bırakın duvarda filiz vermeyi,yeşerdiği toprakta can çekişen bir çiçek,
kaçarcasına uzaklaşan göçmen kuşlar,
yaprakları savura savura esen bir rüzgar,

hepsi sana işte bak bu hayatta ölümde var vedada var demiyor mu?

enteresandır belki ama bana sanki doğa bizi eğitmek istercesine kurmuş düzenini gibi geliyor...

çocukluğumdan beri anlamlar ararım ben,kendimce yorumlar yaparım.en sevdiğim oyundur belkide,

mesela 4 yaşındayken anneanneme ben hayatın sırrını çözdüm diyerek koşmuşum,ve demişim ki

hayat bir çocuğun rüyasıdır...

ne demek mi bu.yaşadığım hayatın bir çocuğun rüyasında geçtiğini düşünmüşüm ya bir çocuğun oyuncakları olduğumuzu...

hiç vazgeçmedim anlamlar aramaktan;

duvardaki çatlaklardan,gördüğüm rüyalardan,arabada yolculuk ederken bi an gördüğüm tabeladan,denizdeki dalgalardan ve aklıma gelmeyen tonlarca şeyden...

hala en sevdiğim oyundur...
hala en sevdiğim huyumdur...
merak etmek gerek,hayatı anlamlandırmak gerek,sormak gerek sorgulamak...
D.D.Y

1 yorum:

sine'mden dedi ki...

gerek gerek de,bu kasvetli sonbaharı es geçebiliriz bence :)