14 Temmuz 2011 Perşembe

Esas Kız...Esas Oğlan...6


Fayton ilerliyordu nazlı nazlı esen rüzgarı okşarcasına...

Esas Kız yine içine kapanmıştı,hesaplaşmaların içinde boğuluyor,korkularıyla başedemiyordu...Ama içinde ki o gencecik kız çocuğu onu cesaretlendirmek için elinden geleni yapıyordu...

Esas oğlan susuyordu...İçinden destanlar yazıyordu belki ama sesi çıkmıyordu...Çıkamıyordu...

Faytonların dinlendiği meydana geldiklerinde kendilerine geldiler,birbirlerine baktıklar...Ve gülümsediler...

Esas oğlan bir çırpıda atlayıverdi faytondan dönüp esas kıza uzattı ellerini,gözlerinin içinde ki sıcacık parıltılarla...Esas kız ağır ağır ,çekingen , yöneldi ona,elini tutmaktan bile çekinircesine...Korkuyordu çünkü o eller birbirine değerse eğer...
Uzun boylu esas oğlan esas kızı belinden kavrayıvermişti bile,tıpkı yıllar önce babasının kucağında hissettiği gibi ayaklarının yerden kesilmesiyle oluşan kontrolsüzlük hissi ama karşısındakine duyduğu sonsuz güven hissi ile birlikte bir kahkaha atıverdi esas kız esas oğlan onu hafif döndürerek yere indirirken...Esas kız bugün kendini uzun zamandır hissetmediği kadar genç,toy ve masum hissideyordu tıpkı babasının omuzlarında gezdiği günler gibi...

Elini uzattı esas oğlan...
Koluna girebildi esas kız...

Aya Yorgi'ye tırmandılar....

Dik bir yokuş,etrafı yalnızca ağaçlarla çevrili...Ortalıkta kimsecikler yok...Yokuşun sonu görünmüyor...Esas kızın gözleri korkuyla bakıyor,ümitsizlik sarıveriyor yine...Bu yokuşu çıkabileceğine inancı yok daha şimdiden tıkanıyor...Bronşit hastası çünkü doğa yürüyüşleri pek ona göre olmuyor...Bitki tozları zaten ciğerlerini tıkarken birde yokuş çıkabilmesi ona pek de mümkün görünmüyor...Acı çekmekten korkuyor...

Esas oğlan kolunda ki kızın endişeni hissediyor,ona dönüp yorulursan sana söz kucağımda götürürüm. bana güven diyor...Sonunda seni çok güzel bir sürpriz bekliyor...

Çocuklar gibi oyunlar oynayarak çıkıyorlar dik patikayı...Etrafına bakan esas kız ormandan ve ağaçtan başka hiçbirşey görmüyor...Esas oğlanla gülüşüyor,şakalaşıyor,arada bir köşeye elini dayayıp,bulduğu taşın üzerine oturup nefesleniyor...Akciğerlerinin ona acı vermeye başladığını hissediyor,göğsünden hırıltılar gelmeye başlıyor,soluk alışı giderek hızlanıyor...Ama esas oğlan'a baktığında tüm acıları diniyor...

Çok az kaldı diyor esas oğlan çok az...

Ve tepeyi aştıklarında karşılarında bir kilise...Adanın en üstünde en yüksek yerinde bir kilise...Aya Yorgi... Küçük ama sıcacık bir kilise...Kiliseden gözünü ayıran esas kız hayatının en güzel manzarasıyla karşılaşır Esas oğlan'ın heyecan dolu bakışları arasında...

Kiliseyi dolaşırlar önce,kısa bir kaç tarihi bilgi,esas oğlan adeta profosyönel bir turist rehberi...

Esas oğlan heyacanla koşmaya başlar manzaraya doğru uçurum kenarında bir kayalığın üzerine çıkar kollarını açar ve rüzgarı içine çeker...
Esas kıza döner ve haydii der...

Esas kız hayranlıkla bakarken esas oğlana kayanın üzerinde buluverir kendini...Bir rüyadadır sanki... Uçurumun kenarında bir kayanın üzerinde önlerinde masmavi deniz ve en sevdiği şehir İstanbul...

Esas oğlan oturuverir kayalığa,ayaklarını boşluğa sallandırarak,yanını işaret eder esas kıza hadi gel yanıma diyerek...Yanına ilişir esas kız üzerinden bir türlü atamadığı çekingenliğiyle...Susarlar...

Müzik hep onlarla hep yanlarında...

Müzik çalar...

Hüsnü Şenlendirici klarnetiyle İstanbul İstanbul olalı der...Esas Kız Başını Esas oğlanın omzuna dayar...Ve esas oğlan korkakca ve ilk kez bir kadına dokunurcasına heyecanla kolunu Esas Kızın omuzuna atar...

D.D.Y