6 Mart 2012 Salı

30...


30 yaşıma girmeye 3 ay kaldı be blog...

Daha şimdiden hüznü sardı bünyemi...Hiçbirşey üzmüyorda beni şu 20'lere veda edecek olmak gerçekten çok üzücü...Ayrı bir havası var bence 20 li yaşların...Ayrı bir güzelliği...İnsanoğlu 20'li yaşlarında aymaya başlıyor hayatın düzenine...Uyanış oluyor resmen...

Benim yirmili yaşlarım öyle geçti belki de...

Üniversiteye girene kadar hayatla ilgili tek bir planım bile yoktu...Kaldı ki ÖSS'e bile çalışmamış,gönderildiğim iki dershaneden de devamsızlık yüzünden atılmış,tek bir test bile çözmemiştim ben...Veterinerliği seçmemin tek sebebi ise hayvanları seviyor olmamdı...20'li yaşlarımdan sonra açıldı gözüm...Ne istediğime nerede durmak istediğime nereye koşmak istediğime önce kimi istediğime sonra onu istemediğime hepsine ama hepsine 20'li yaşlarda karar verdim ben...

Hayatımla ilgili seçimleri hep 20'li yaşlarımda yaptım...En bencilce yaşadığım yıllardı o yıllar...Belki de ondan vazgeçmesi bu kadar zor...

20 olana kadar hep ailemin seçtikleri,uygun gördükleri vardı...Onların istediği okullar,dershaneler,evler, yazlıklar, tatiller kurallar ve kararlar...

Ne zaman ki ben 20 oldum işte o zaman dedim ki bu hayat benim hayatım...Kararları ben alırım...Veterinerlik yapmak istemediğime karar verdim...Yapmadım...İstediğim işi buldum,o yönde tekrar eğitim almaya başladım...İstediğim mesleği yaptım...Sevdiğim kişiyle birlikte olmak istedim...Evlendim...Sonrasında onunla olmak istemedim ve ayrıldım...Yalnız yaşamak istedim...Kendi evime çıktım...Hayatımda ilk defa birilerini üzmekten,kırmaktan,yormaktan korkmadan yalnızca kendim için yaşadım...

Şimdilerde 30 uma merdiven dayamış biri olarak,biliyorum ki bundan sonra hayat böylesine basit olmayacak...Bencilce kararlar alınamayacak...En basiti bir çocuğum olacak ve bütün hayatım ona adanacak...Onun uyku saati,yemek saati,okul günü,dershanesi,özel kursu bilmemnesi...

Bunaldım bu monotonluktan dedikten sonra hayatımı baştan aşağı değiştirecek cesaretim olmayacak...Çünkü kendimle birlikte ömrümün sonunana kadar taşıyacağım bir sorumluluk olacak...

Belki bunun için korkuyorum ben anne olmaktan...Yeniden evlenmekten...Yerleşik düzene geçmekten...
Belki de en çok bunun için nefret ediyorum,büyüyen bir canlı olmaktan...

7 yorum:

SindireLLa dedi ki...

Sana bir aşk lazım :) Ama çok iyi bir insan lazım :) İnşallah olur.

Deniz Acısu dedi ki...

Çok iyi anlatmışsın tam da ortasındayım 20 yaşındayım. Yol gösterici, etkileyici, güzel bir yazı tebrikler:)

DOREMİ dedi ki...

İnan bu yaşlarını daha çok seveceksin..esas şimdi gerçek yaşamın başlıyor doya doya yaşa bir anı bile kaçırmadan..:))

Kaan dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş, baştan aşağı tecrübe akıyor yazınızda.
henüz 20'li yaşların başında biri olarak kendim için çok şeyler çıkardım.
bu tür yazılarınızın devamını diliyorum.

DOREMİ dedi ki...

Nasılsın 3.l0 luk..:))İyisindir umarım..:))

Hayal Kahvem dedi ki...

Selam Cennebazz, Ece Temelkuran'dan bir yazı... Size armağan olsun:)

Zaman, harcanmadığında biriken bir şey değil yazık ki! Üstelik harcandığında da hakikaten biten bir şey. Zaman hayata eşit çünkü. Maalesef öyle... Maalesef! İyi yıllar!

Biri alıp başını gitmeye, artık "emniyetli" hayatına bir son verip iç sularının yönüne göre akmaya karar verdiğinde niye etraftaki herkes büyük bir paniğe kapılır? Herkes niye "Hayatının hatasını yaptığını" söyler birisıradanlığın kalabalık otobanından çıkıp denenmemiş yollara sapmaya kalktığında?
Çünkü insanlar korkarlar. Korkularına "göre" kurdukları hayatlarını sıkıntıyla sürdürüp durdururken başka bir ihtimalin mümkün olduğunu bilseler artık onlar da bu riski göze almak zorunda kalacakları için bayat hayatlarını onaylayıp hep birlikte "Başka hayat zaten olamaz. Doğrusu bu!" derler. Demek mecburiyetindedirler. Bu yüzden bu yılbaşı yine insanlar, tıkız bir gayretkeşlikle, ince hesapların dar ruh halleriyle eğlence yerlerinde rezervasyonlar yaptırıp sıkıntılı hayatlarını "sıfırlamış" gibi yapacaklar. Yeni "enerjilerle" bir önceki gün bıraktıkları hayatlarına, bir önceki gün bıraktıkları yerden devam edecekler.

Her şeyin bedeli var mıdır?
Muhteşem şarkı "Firuze"de der ki:
"Her şeyin bedeli var / Güzelliğinin de / Bir gün gelir ödenir / Öder Firuze"
Hepimizin kafasında son derece bu topraklara ait olan bir fikir olarak var galiba. "Gençliğinde çok çalış ki, yaşlılığında rahat edesin" adlı bir nine dizi tembihi! Oysa belki de öyle olmayacak. Biz bu çok onaylanmış, çok doğru, çok başarılı, çok kontrollü hayatları yaşayıp duracağız. Sonra bir gün yaşlandığımızda yine "rahat" etmeyeceğiz. İçimizde silik gibi görünen oysa devasa bir makine gibi çalışıp duran bir mekanizma bu sanki.

Şöyle sanıyoruz gibi:
Sonunda biri gelecek. "Çok tebrik ediyoruz sizi!" diyecek, "Bugüne kadar canınızın istediklerini değil, yapmanız gerekenleri yaptınız. Bu sebepten sizi şimdi ödüllendiriyor ve harcanmış zamanlarınızı geri veriyoruz!"
Oysa zaman, harcanmadığında biriken bir şey değil yazık ki!
Üstelik harcandığında da hakikaten biten bir şey zaman. Zaman hayata eşit çünkü. Maalesef öyle... Maalesef!

Direksiyon bu yıl kırılır mı?
Yani belki şimdi, tam şimdi, tam da canımızın çektiği gibi bir hayata başlasak sonunda kimsenin de tam olarak ne olduğunu bilmediği ama çok korktuğu o bedelleri ödemek zorunda kalmayacağız. Belki şimdi bugün "Arkadaş ben tango öğrenmeye Arjantin'e gidiyorum" desek, yıllar sonra bir zebella çıkıp "Ho ho ho! Canının istediğini yaptığın için şimdi ıstıraplar içerisinde bir yaşlılık geçireceksin!" diye bağırmayacak.
Belki de zaten mühim olan bizden kalan hikâyenin fiyakalı olması. Hayat geçecek çünkü, bitecek, beden çözülecek. Geriye sadece çok küçük bir hikâye kalacak. Üstelik bugün mecburiyetler, yükümlülükler, "doğrular" diye diye yaşadıklarınız o kadar şık bir hikâye olmayacak. Belki bütün bu hayattan, yaptığınız bunca şeyin arasından herkesin "Aman yarappi! Çok yanlış!" dediği ne varsa o kalacak. Bir rakı masasında biri sizi anarken "Çok başarılı bir şahsiyetti" demeyecek herhalde. Ama bir gün alıp başınızı gitmişseniz muhtemelen kadehler bu şık hareketinize kalkacak. İnsanoğlu zamanı sıfırlamak için zaman içinde anlar seçer. Yılbaşı gibi, doğum günü gibi, evlilik yıldönümü gibi, şu gibi bu gibi... Bu anlar, suni olsalar da hayat üzerine düşünmek için hiç yoktan iyi bahanelerdir. Belki de bu yılbaşı bunlara bakmak lazım. Bu yıl için fiyakalı bir "hata" düşünmek lazım. Etraftakilerin yüzleri sizin için endişelenirken gülüp geçip, bir kere olsun direksiyonu kırıp otobandan çıkmak lazım... İyi yıllar!

Ece Temelkuran

#birfotoğrafbiryazı dedi ki...

son paragrafların çok başkaları için yaşamak gibi..

böyle olmak zorunda değil ki.
insan hem iyi bi anne hem iyi bir eş olup hemde kendi hayatını yaşayabilir. ama buna önce senin böyle bakman lazım eğer böyle onlara endeksli bir fedakarlık olarak bakarsan hayatının bundan sonrasıda senin bakış açına istinaden böyle olacaktır...

yaşatırken yaşa...
yoksa o güzel yaşının hazzını nasıl alacaksın?

Şimdiden 30 lu yaşın en güzel döneme geçişin olsun diyorum...

Sevgiler..