26 Nisan 2013 Cuma

Babişkom...

Sen gideli...26 gün oldu...
31 yıldır ilk kez 26 gün boyunca duymadım sesini...
Naber nugu diye aramadın beni...
Telefonu kapatırken abartılı 'muuaahh' larımızı yapamadık...

31 yıldır ilk kez birini özlemenin ne demek olduğunu anladım...
Burnumun direği sızlıyor lafının gerçek olduğunu...
İnsanın ciğerine ateş düşebildiğini...
aklını kaybetmeye ne kadar yakın olduğunu...
Hepsini ama hepsini ve hatta daha nicesini şu 26 günde öğrendim...

Sensiz hayat devam ediyor maalesef...
vicdan azaplarıyla da olsa...
Yiyoruz,içiyoruz,geziyoruz,uyuyoruz ve hatta gülüyoruz...

Sık sık ziyaretine geliyoruz...İçimden de olsa seninle sohbet ediyorum...Umarım duyuyorsundur beni...
Hala eve ilk girişimde,senin koltuğuna bakıyor gözlerim...
Anlamsız bir umutla,seni orada görebilmeyi bekliyor...

Sanki bir yere gitmişsin gibi...
Sanki hiç beklemediğim bir anda dönecekmişsin gibi...

İnsan babasız olur mu be babişkom...Sırtını dayadığı dağ,başını yasladığı göğüs olmadan olur mu...

Annem çok kötü...Çok özlüyor seni...Onu hiçbir şeyle avutamıyoruz...En kötüsü de o...Biliyoruz senin yerini hiçbir şey dolduramaz...Hiç bir şey artık bizi tam anlamıyla mutlu edemez...Hiçbir şeye tam anlamıyla sevinemeyiz,eskisi gibi içten kahkahalar atamayız...

Ama yaşamaya mecburuz...Kaldığımız yerden devam etmeye mecburuz işte...Biliyorum sende bunu isterdin...Bizi hep çok güçlü görmek istemez miydin...

Bazen düşünüyorum da sen aslında gerçek olamayacak kadar kusursuz bir babaydın...Bize Allah'ın gönderdiği en büyük lütuftun...

Kendimce kıymetini hep bildim...ama sana hissetirebildim mi...İşte en büyük azabım o...Gece uykularımdan uyandıran o...Yediğim her lokmayı boğazıma dizen o...

Dün gece Fenerbahçe'n...Uefa kupası yarı final maçına çıktı...Nağmalup Benfica'yı evimizde 1-0 yendi...Keşke sende görebilseydin dün sarı kanarya nasıl mücadele etti...Keşke maç sonunda yine arayabilseydim seni...

Sen yine bana gel maçı beraber izleyelim deseydin de ben bu sefer,tribünle izlemek yerine eskisi gibi yine seninle izleseydim...

Eskisi gibi gole sevinirken birbirimizin gözüne parmaklarımızı soksaydık,sakatlansaydık...Koridor boyu koşup annemi kızdırsaydık...

Sen yoktun ya ben senin yerine de bağırdım dün,senin yerine de küfür ettim,senin yerine de tezahürat ettim,gol atınca senin yerine de sevindim...

Yani uzun lafın kısası
Seni çok özlüyorum babacım...kelimelerle anlatamayacağım kadar çok...








18 Nisan 2013 Perşembe

Babam...
Canım babam...
18 gün oldu...

Hayatımıza devam ediyoruz...
Ama hep bir yanımız eksik...
Her gülüşün içinde müthiş bir sızı da saklanıyor...
İnsan olmak, en büyük sınav...
Bu acıyla nasıl baş edebildiğimize bazen ben bile şaşırıyorum...
Özlemim her geçen gün artıyor...
Yokluğunun gerçekliği,her geçen gün daha dayanılmaz bir hal alıyor...
Hep seni düşünüyorum,tv izlerken,oyun oynarken,çalışırken,uyumadan önce,uyanır uyanmaz...
Sanki ben seni düşünmeyi bırakırsam,sen o gün gerçekten ölecekmişsin gibi geliyor...
Ben hep seni düşündükçe sanki sen hala benimleymişsin gibi geliyor...
Yalnız kaldığım her an,senden bir işaret arıyorum etrafta...
Hadi babacım,gel bak kimse yok diyorum...Gel sarıl bana kimseye söylemem söz diyorum...
Arıyorum arıyorum...bulamıyorum...
Bekliyorum bekliyorum...gelmiyorsun...

Sonra aniden sanki biri ciğerlerime,kor demirle saldırmış gibi,canım yanıyor...
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum...

Belki diyorum...yine ağlamama dayanamaz...gelir...

Gelmiyorsun...

Çok özlüyorum babam...
Burnumun direği sızlıyor...O toprağı kazıp,sıkı sıkı sarılmak istiyorum sana,bana bir defacık sarıl istiyorum...
Geçicek bu acı kızım de...
Kavuşucaz de...

Bişey de bana babam...
Nolur dayanabilmem için bişey de...


Babacım...

Sen gideli 12 gün oldu bile...
Yaram hala taptaze...
Bir gülüş,bir anı,bir ceket,bir mendil,bir kumanda...
aniden kanatıyor yaramı...

Sen ölene kadar hiç yanmamış benim canım...
Hiç gerçekten üzülmemişim...
Akıttığım her damla göz yaşı boşunaymış...
Şımarıklıkmış...

Şimdi acıyan canım,akan gözyaşlarım...
Öyle gerçek ve öyle dayanılmaz...

Yeni yeni resimlerine bakabilmeye başladım,dün gece annem uyuduktan sonra bilgisayarında videolarını izledim...O gülüşünü bir kez daha görebilmek için sahip olduğum her şeyden vazgeçebilirim...

Ardından yazdığım ilk mektuptan sonra rüyama girdin,dileğim de ki gibi başımı göğsüne yasladın,sımsıkı sarıldın...Kokunu doya doya içime çektim...

Sağlıklıydın...Dilek apartmanında gördüm ikimizi...O capcanlı,dimdik hep neşeli halinle...

Sen hastayken en çok senin o hallerini hatırlayamayacak olmamdan korkuyordum...Sen öldüğünde en çok yalnızca kefenli halini hatırlamaktan korkuyordum...

ama sen bütün korkularımı bilmişsin gibi...

en genç en yakışıklı en sağlıklı en neşeli ve en inatçı halinle girdin rüyama...

Hastalandığından beri hasret kaldığım o sımsıkı sarılmanla...

Çok özlüyorum babacım seni...Bazen dayanamayacak gibi oluyorum...






8 Nisan 2013 Pazartesi

babam...

Ve gittin...
İçimi bomboş bırakarak...
Kolumu kanadımı kırarak...
Ciğerime bir yangın bırakarak...
Aldığım her nefesi haram saydırarak...
İçtiğim her yudumu boğazımda düğümleyerek...

Çok özledim be babam...
Şimdiden çok özledim...
Öyle çok acıyor ki canım...
Başımı göğsüne yaslamadan dinmeyecek...
Sen saçımı okşamadan bitmeyecek...
Yerini hiçbirşey doldurmayacak...

Bize herşeyi öğrettin de,
Sensiz nasıl yaşarız öğretmedin...
Öğretmeden terk edip gittin...

Elimden gelmedi babam...
Gelseydi eğer Allah şahidim ki verirdim canımı...
Göğsümü parçalar ciğerimi,yüreğimi verirdim sana...

Gittiğinde bile hasrettim sana...
Öpemeden,sarılamadan,koklayamadan gittin...
Son kez gözüme bile bakamadan gittin...
Ayaklarının altını öpemeden gittin...

Cenazeni görebilseydin keşke...
Öyle kalabalıktı ki...
Tam senin istediğin gibi...
Herkes geldi...
Konya'dan,Ankara'dan,İzmit'ten,Tekirdağ'dan...
Herkes geldi...
Herkes ardından gözyaşı döktü...

Herkes bize 'biz varız' dedi...
Dedi demesine de sen yoksun ki babam...
Öyle çaresizim ki...

Kabristana geliyoruz her gün...
Her Allah'ın günü o toprağı tırnaklarımla kazıyıp,seni çıkarmak istiyorum...
Seni de alıp evimize gitmek istiyorum...
O eve girmek,o kapıdan kafamı içeri soktuğumda koltuğunu boş görmek...
Bu nasıl bir acı anlatmak mümkün değil...
Tarifi yok...

Belki biraz kor kömür yutmak...
Belki canlı canlı organlarını parçalamak...
Öyle bir acı işte...
Dinmiyor...
Bitmiyor...

Herkes zaman diyor...
Zamanla küllenecek diyor...
Ama ben her sabah daha büyük bir acıyla uyanıyorum...,
Her sabah mideme oturan sancılarla uyanıyorum...
Her sabah gerçek olduğuyla tekrar tekrar yüzleşiyorum...

Pişmanlıklarla doluyum...
Vizcan azabları kemiriyor ciğerimi...
İyi bir evlat olabildim mi...

Ömrünü bize adamış bir adamın kızına yakışır yaşadım mı...